Tuesday, February 23, 2010

HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR (Everything Happens for a Reason)



Interstate 60- Başlangıç Sahnesi


En sevdiğim filmlerden biri.
Lay lay lom yaparak “fantastik” film diye de izlenebilir, pek çok ders de çıkartılabilir.
Ben derslerin bir kısmını çıkarttım; ama o kadar çok izledim ki, artık ezbere biliyorum; çıkartmasam ayıp olurdu.

İzlediğiniz başlangış sahnesi kadar düşündürücü bir sahnesi daha var, esas oğlan Neal Oliver’a hastane yatağında zihinsel bir testin yapıldığı..
Testi yapan Ray oyun kağıtlarını uzaktan gösteriyor ve kupa mı maça mı olduğunu söylemesini istiyor. Neal -ve biz de -hepsini doğru bildiğini düşünürken, aslında hiçbirini bilemediğini görüyoruz.


Bütün kupalar siyah, bütün maçalar kırmızıymış meğer.

Neal bunun haksızlık olduğunu söyleyerek itiraz etse de Ray’in söyledikleri çok etkileyici
(en azından ben etkilendim ve üzerinde epey düşündüm..) Şöyle diyor Ray:

“Tecrübelerin seni, biçimleri benzer olduğu için bütün kupaların kırmızı, bütün maçaların da siyah olduğuna koşullandırdı. Zihnin için geçmiş tecrübelere dayanarak yorum yapmak, onların farklı olabileceği fikrine açık olmaktan daha kolay geldi. Ne görmeyi beklersek, onu görürüz, bu gerçekten orada olan olmasa da. Hiç kağıt oyunu oynamamış çocuklar bu testi her zaman geçerler.”
“Bir düşün, daha ne kadar çok şey - görüntü, ses ve koku – gözünün önünde olabilir ve sen sadece bunları fark etmemeye koşullandığın için farkına bile varmıyor olabilirsin. İyi haber, testi tekrarlarsak, bu defa geçersin. Siyah kupalar ve kırmızı maçalar da olabileceğinin bir defa farkına vardın mı, artık onları ayırt edebilirsin.”

Gerçekten de “iyi haber”miş. En azından, önyargılarımızdan bir defa kurtulduk mu; artık farkındalığımız da gelişebilecek demektir...

Ben en çok Ray’in “Hiç kağıt oyunu oynamamış çocuklar bu testi her zaman geçerler” sözüne takıldım... Ne kadar doğru..
Ve ben de çocuk gibi yaşamak istediğime karar verdim! Önyargısız; herşeye ilk defa görüyormuş gibi bakarak, her değerlendirmeyi, geçmiş tecrübelerden bağımsız yaparak.
“Ben en çok terzime güvenirim, çünkü o ölçümü her defasında yeniden alır” diyen adam gibi..


Hiç gülen bir çocuğa dikkat ettiniz mi?
En son ne zaman öyle güldünüz, hatırlıyor musunuz?
Çocukların artık büyüdükleri gülmelerinin değişmesinden anlaşılıyor en kolay..
Büyümek istediklerinde -büyümenin iyi bir şey olduğunu zannedip, bir an önce öyle gözükmek istediklerinde- artık o kadar da içten gülmez oluyorlar.
“Olması gereken ve olmaması gereken şeyler listesi”ni onlar da tutmaya başlıyorlar da ondan galiba..
İlk sıraya “çocuk gibi olunmayacak” yazıyorlar.
Sonra da devamı geliyor.
Çocukların yaptığı ne varsa, yapılmayacaklar tarafına not ediliyor. Yani aslında, doğal olarak yaptıkları ne varsa...

Şimdi ben de kendime bir liste tutmaya başlıyorum zihnimde... Ve birinci sıraya “çocuk gibi olunacak” yazıyorum.

Çok zorlanmayacağım gibi de bir his var içimde..

Önyargılarımızı yeniden düzenlemek yerine gerçekten düşündüğümüz, olayları tecrübelerimizle eşleştirmek yerine, sıfırdan değerlendirebildiğimiz - ama çocuk sesiyle konuşmadığımız!!!- çocukça günler dilerim...

.

No comments:

Post a Comment