Friday, January 15, 2010

Ol Deyin Olsun


Kitabın 9. ve son bölümünü de ekledim. Tamamına sağ yandan Diğer Blogum / Ol Deyin Olsun 'u tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Daha çok zamanımı alır sanıyordum; her bölümden sonra sizden gelen motive edici sözlerle hızımı alamayıp, bir çırpıda hepsini tamamlamışım.

"Çabuk Ol" dedim, çabuk oldu galiba :-))

İlginize çok teşekkür ederim.

Yeni şeyler yazdıkça paylaşmak umuduyla.

Siz de aklınızdan geçenleri paylaşmak isterseniz, bana mesaj atmak yerine, yorum bölümüne yazarsanız, hep beraber güzel bir paylaşım yaşayabiliriz.

Monday, January 11, 2010

Kitabımı Paylaşıyorum

Bildiklerimi, öğrendiklerimi, fark ettiklerimi paylaşmayı seviyorum. Biriktirdiklerimi bir kitapta toplayayım dedim ve geçen yılın 19 Mayıs'ında başlayıp ufak bir kitap yazdım. Topu topu 50 sayfa.

Anlatacaklarım o kadardı çünkü.Sonra bu kitabı yayınlatabilir miyim diye birkaç yere başvurdum. Hepsi çok kısa buldu yazdıklarımı.

Tamam uzatabilirdim, ama ne anlamı vardı ki... Tekrar tekrar aynı fikirleri farklı cümlelerle söyleyecektim de ne olacaktı, veya tasvirlerle, örneklerle süsleyip püsleyip uzatmamın kime ne faydası olacaktı? Edebi bir şey değildi ki bu. Bir paylaşımdı sonunda..

"Şimdinin Gücü" diye bir kitap vardır. Yıllar önce, anı yaşamakla ilgili ilk okuduğum ve çok etkilendiğim kitaplardan biridir. Ama ben o kitabı, çok beğenmeme rağmen hiç bitirmedim. Söylemek istediğini yarısına geldiğimde anlamıştım ve aynı şey tekrarlanıp duruyordu. "Her ne yapıyorsanız, tüm varlığınızla orada olun; aklınız da orada olsun, o anın tamamını yaşayın; kendinizi yaptığınız işe, baktığınız, dinlediğiniz şeye verin..." Çok güzel; ama bunu neden tekrar tekrar sayfalarca okuyorum ki? Geri zekalı mıyım ben bir defada anlamıyayım?
Bir şeyin değerli olması için çok uzun, çok zor veya çok özel olması gerekmez. Tamirci gelir bir vida sıkar, en değerli eşyanızı tamir eder, çalışır hale getirir.(Genellikle istediği parayı hak ettiğini göstermek için bir zaman da lüzumsuz işlerle vakit geçirir ..) İşiniz görülmüş müdür? Görülmüştür. Bir saat uğraşıp yapamasaydı daha mı iyidi? Sanmıyorum..

İşte ben de bu düşünceyle, yazdıklarımın, okumak isteyen için gayet yeterli olduğuna inanarak, içi dolu, kendi minik kitabımı burada yayınlamaya karar verdim.

Kitabımın adı "Ol Deyin Olsun".

Bir fikir sahibi olmanız için önce arka kapağında yazanları paylaşıyorum. Siz de düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. Sadece 50 sayfalık bu kitap ilginizi çekti mi? Burada okumak ister misiniz? Yanda bir anket var, oraya ilgilenip ilgilenmediğinizi belirtirseniz çok sevinirim. İlgilenirseniz ara sıra buraya uğrayın; bölüm bölüm paylaşacağım.

Baştan şunu da belirtmemde yarar var: Okuyacaklarınız, samimiyetle paylaşılmış deneyimler, düşünceler ve çıkarımlardır.
"Ben biliyorum, gelin size de öğreteyim" gibi bir durum yok, "ben bir şeyler fark ettim, isterseniz size de anlatırım". Hepsi bu...


Ve işte "OL DEYİN OLSUN"un arka kapağı:

Dilekleriniz kesinlikle gerçekleşir! Bu sadece bazen biraz zaman alır.Benimkiler gerçekleşip duruyordu. Bakayım nasıl oluyor dedim.

Cevaplar elinizde olarak soru çözmek gibi birşey bu. Yeteri kadar sorunuz varsa, çözümü kolayca buluyorsunuz.Ben de buldum. Hem de KOLAYCA.

Artık çok esmer, kara kaşlı kara gözlü bir aileden gelip, nasıl olup da mavi gözlü çocuk sahibi olduğumu, nasıl beğendiğim şeylerin üç beş gün içinde bana hediye olarak geldiğini, hiç gitmek istemediğim toplantıların nasıl iptal edilip,çok gitmek istediğim yerlere nasıl programlar düzenlendiğini, kısacası evrenin bu konuda bana nasıl yardımcı olduğunu anlayabiliyorum.(Bu kadar büyük bir laf değil bu, evrenin sırrını çözmedim, yaşadıklarımın değerlendirmesi sadece...)

Anlayabilmek yetmiyor tabi, insan paylaşmak da istiyor; işte ben de sizinle paylaşıyorum.

Sizden tek istediğim, bu kitabı/yazıyı okumaya karar verirseniz,lütfen:

1. önyargılarınızı bir kenara bırakın. (Çocuk olun tekrar,"öpünce geçeceğine" inanın "geçer mi canım" demeyin,ve öpünce geçsin...)

2. size çok kolay ve çok zahmetsiz bir yöntem göstereceğime inanın.(Nefes almak için, kalbinizin atması, kanınızın akması için nasıl çaba göstermeniz gerekmiyorsa, dileklerinizin gerçekleşmesi için de gerekmiyor.)

3. mucizelere inanmıyorsanız bile benimle birlikte mucizeler yaşamaya ve yaratmaya hazırlıklı olun. (Mucize deyince, aklınıza imkansız gelmesin; bir bebeğin doğumu da mucize değil midir aslında??)

Sözün kısası:

Yaşamak istediğiniz gerçeklik her neyse OL DEYİN OLSUN!