Wednesday, October 6, 2010

Asidik beslenerek "cool" olmak


İnsan "A Guide to Memory Increase/ Hafıza Kuvvetlendirme Rehberi" adında bir kitap okurken, öfkeye sebep olan yiyeceklerle ilgili bilgilerle karşılaşmayı beklemiyor, doğal olarak.

Son günlerde - ki bu günler, bir elin parmaklarıyla sayılabilecek sayıdan çok, bir takvimin sayfalarıyla sayılabilir miktardalar-, dikkatim mi dağınık, yaşım mı ilerledi veya adını söylemek istemediğim bir rahatsızlığım mı var acaba diye düşünür olmuştum. Bora Jet'in neredeyse bir otobüs büyüklüğündeki sempatik ama tedirgin edici uçağında, hiç alışık olmadığım bir fobi oluşturmak üzereyken, kendimi oyalamak üzere göz attığım e-kitapta karşıma çıktı bu konu. Çevremde birkaç öfkeli eleman mevcut olduğundan, pek de ilgimi çekti ve kendi hafıza sorunumu ve bu kitabın içinde bu konunun ne işi olduğunu bir kenara bırakarak,"demek ki bunu okumam lazımmış" diyerek "mind food/zihin besinleri" konusuna yoğunlaştım.


Anlatılan şu:
Bir grup doktor, belirli vitamin, mineral ve proteinlere ağırlık veren beslenme programlarının, strese karşı direnci arttırarak, öfke krizlerine çözüm olabileceğini keşfetmişler.
Bunlardan biri, Dr.George A. Wilson, sağlıklı bir metabolizmaya sahip olmak ve böylece bedene daha sonra zihni besleyecek olan besinleri vermek için, çok hassas bir asit-alkalin dengesinin gerekli olduğunu iddia ediyor. Dr. Wilson'a göre, bir kişinin sindirim sistemi ne kadar alkalin ise, o kişi o kadar sinirli oluyormuş. Besinleri kolaylıkla sindirebilmek ve stres sorunlarıyla başa çıkabilmek için de, asidik bir sindirim sistemi gerekiyormuş.
"Bio-electric force/ bio-elektrik güç" olarak tarif ettiği denge sağlandığında, beden gerilimlere karşı koyabiliyor ve duygusal sorunları tedavi edebiliyormuş.
Dr.Wilson, asit dengesini bozarak alkaliniteye sebep olan 6 stress bozukluğu sıralamış. Hatta, böyle bir stresin, duygusal sağlık için gerekli olan bedendeki C Vitamini (askorbik asit) miktarını da etkilediğini belirtmiş. Daha sağlıklı olmak için çözümün bu altı stresli durumdan uzak durmak olduğunun da altını çizmiş. (Nasıl durulacaksa artık...)

- Şoklar
- Güçlü hayal kırıklıkları
- Keyif kaçırıcı yoğun duygusal durumlar
- Aşırı korku veya endişe
- Aşırı çalışma
- Yetersiz dinlenme

Dr. Wilson, çoğu insanın asit-alkalin durumunu da şöyle özetlemiş:

- Öğleden sonraları daha asidik, sabahları daha alkalin
- Yazları daha asidik, kışları daha alkalin
- Egzersiz sırasında daha asidik, dinlenirken daha alkalin
- Üşüdüğünde, yorulduğunda, kronik bir hastalık sırasında veya hastalık başlangıcında daha alkalin

Sabahın erken saatlerinde, kış günlerinde, uzun dinlenmeler sırasında ve hastalık başlangıçlarında, asit rezervini arttırmak için, bir bardak suya, bir çorba kaşığı elma sirkesi ve bal koyarak hazırladığınız "toniği" içmeniz iyi olurmuş.

Evde elma sirkesi yapmak isterseniz, onun tarifini de yazının sonunda vereceğim. Çok kolay.



Daha kolay yoldan, taze sıkılmış herhangi bir meyve suyunu içerek de gerekli asidi sağlayabilirmişsiniz.

Dr. Wilson, ayrıca, metabolizmayı stabilize etmek için dengeli beslenmeyi, nişasta ve şekeri azaltmayı da tavsiye ediyor.

Tam da şeker demişken, kitabın ilerleyen sayfalarında "şeker bir hafıza öldürücü müdür?" diye de bir başlık var; ve burada da yine konu duygusal sorunlara ve beslenmeye geliyor. (Bu kitap galiba aslında hafızayla değil de, stres ve beslenmeyle ilgili. Veya yazarın aklı çok dağınık. Her neyse, verdiği bilgiler benim işime yaradı; belki sizin de yarar.)

Burada, şekerin bir yiyecek olmadığı, enerji illüzyonu yaratan saf bir karbonhidrat olduğu söylenmiş. Enerjiyi önce hızla arttırır gibi yapıp, sonra yere vuruyormuş. Ayrıca Vitamin B-Complex'i emdiği için de duygusal sorunlara sebep oluyormuş. (Ki bu vitaminler de sinir sistemini beslermiş.) Hassas kan şekeri seviyesini bozarak, zihinsel yanılsamalara veya rahatsızlıklara da sebep olabilirmiş. Zihinsel tahrifat yaptığı, değişken ve kararsız davranış biçimlerini tetiklediği ve hafıza kaybına sebep olduğu da saptanmış. (Eh, sonunda hafızayla ilgili bir şey çıktı.)

Biraz ileride, çok daha ilgi çekici bir bilgi var. "Fazla şeker yüklenmesi gibi ciddi bir durumda, şiddet eğilimi ortaya çıkabilir!" Hatta daha fazlası. Tembellik, zihinsel yorgunluk, umursamazlık hali, dalgınlık, hınzırlık.

Bu kadarı bana yetti.


Uçak hayırlısıyla yere indi. Ben eve vardım. İlk iş olarak beyaz şekerleri, esmer şekerle değiştirdim. Ev halkının kola tüketimini azaltmaya yönelik olarak, ev yapımı ayran, limonata ve taze sıkılmış bilumum meyve suyu işine girdim. Şu an içinse, internetten en doğal halinde şeker veya şeker alternatifleri bulma çabası içindeyim.














Söz verdiğim Elma Sirkesi Tarifi: (Kış başı bunun için çok uygun bir zaman)

1 lt. kavanozu önce kaynatıp soğutun (yani sterilize edin.)
(Kavanoz yerine toprak küp de kullanabilirsiniz. "Keskin sirke küpüne zarar"dan biliriz ya, işte o küp. Resimde de var.)
1 lt suyu kaynatıp soğutun.
Elmaları iyice yıkayın; dilimleyin veya ezin.(1 lt suya 2 elma gibi. Tatlı elma. Amasya elması iyi sonuç veriyor.)
Kavanoza suyu, elmaları, 1 tatlı kaşığı normal sirkeyi,1 küp şekeri atın.(Şekeri bakteriler yiyor, merak etmeyin.)
Karanlık ve ılık bir ortamda, üzerine tülbent koyarak, kapağı açık şekilde bırakın.
Bir hafta sonra köpükler başlar. Kavanozun altından bir parmak şeffaflaşmaya, beyaz olmaya başlar. O zaman, tülbentten veya kağıt kahve filtresinden süzün ve posasını atın.
İşte size ev yapımı elma sirkesi.

Beğenirseniz, başka meyvelerle de deneyebilirsiniz.

No comments:

Post a Comment